26. yaş günüm

bir yılda 3 ayrı ülkede yaşadım diyebileceğim kadar üç ayrı ülkede vakit geçirdim. bugün sordum kendime: kendimde ne değişti?

markete gidince gördüğüm yiyecekler, camdan bakınca fark ettiğim ağaçlar, sokaklardaki yüzler, arabalar, trafiğin akışı, markalar, hayvanlar, gökyüzü, bulutlar!

ama kendimde ne değişti? belki çok, belki az. belki hep belki hiç. duygularm burada benimle kaldı. nereye gitsem sürüklediğim büyük bordo valizim gibi sürükledim onları da. yolda değişen düşüncelerim oldu, epey şey öğrendim, çok insan tanıdım ama ilk kez geçen yıl ailemden, ömrüm boyunca konfor bulduğum tanıdık yüzlerden uzakta, bir kaosun içinde saat yönünün tersine dönüp duran dünyanın kıyısında köşesinde doğum günümü kutladım. 

başkalarına ne denli az bağımlı/muhtaç hissediyorsan o kada yetişkinmişsin. 10 yaşımdan beri yetişkinim herhalde? bu, kulağa geldiğinden daha korkunç. sorun değil çünkü ben işte çok yer değiştirdim belki ama kendimle ilgili hiçbir şey değiştirmek istemediğimi keşfettim. yolun geldiği yöne doğru koştum öylece, kendini serbest düşüşe yıpranmış iple sarkıtan maceraperest bir gezgin gibi. 

istanbul'dayken taksim-beşiktaş dolmuşlarının kalktığı durağın sağ çaprazındaki çin market'ten tofu alıp pişirir yerdim. ofisten çıkıp şişhane'den taa oraya tofu almaya yürür, oradan metroya binerdim. vietnem'da bunu yapmama hiç gerek olmadı, sokağımda tofu satan bile gördüm. hatta bir keresinde tofulu bir içecek satan satıcı ablanın fotoğrafını çekmek için izin istemeye çalışmıştım. tofu alacağım onu söylüyorum sanmış, ben fotoğraf çektikten 5 dakika sonra 2 bardak pirinçli tofulu bir içecek getirmişti. 

şimdi ingiltere'de her markette tofu bulurum herhalde, daha hiç aramadım. bu konuya nereden geldiğimi unuttum. ama sanırım anlatmaya çalıştığım şey şu:

mekanlar önemini yitirdi, tofu her yerde bulundu. arzularım faniliğini bir noktaya kadar terk etti. ben tüm bunların geçiciliğine ve yaşamın yüceliğine bütün alçakgönüllüğümle boyun eğdim. 

yıllardır yaptığım tek şey kaçmaktı, baskılamaktı, görmezden gelmekti, korkaklıktı belki. bu yolda çok insanın hakkını yedim, çok insanı üzdüm. en çok da kendimi yıprattım ama bir yılda üç ülke değiştirip kendimde ne değiştirdim?

hiç işte. sadece buldum onu. bu kez bulmayı seçtim. dinlemeyi seçtim, gülüp geçebilmeyi seçtim. kabullenmenin özgürlüğünü seçtim. omuzlarımı, bacaklarımı esnettim, sırtımı kamburlaştırdım, sonunda sırtım dik oturdum evimin ortasına. evim kalbimin tam ortasında. 

yemin ederim başka hiçbir somutluğa ihtiyacım olmadığına. 

yemin ederim içimin şu baharda açan ağaç dallarındaki tomurcuklar gibi yeşerebildiğine tanık olduğuma. 

bugün benim 26. yaş günüm. 

her gün olduğu gibi bugün de yeniden, iyi ki doğdum.

Comments