farkındalık
Neyle savaştığımı görebiliyorum. Neye üzüldüğümü, nasıl düştüğümü, nasıl ayağa kalktığımı. Görüyorum kafamın içinde dolanan tilkileri, tilkilerin beni nasıl yere serdiğini. Görüyorum ama bazen hiçbir şey yapmak istemiyorum oturup bomboş ağlamak dışında. Sinirleniyorum. Öfkemi kontrol edemiyorum. Sinirim üzüntü olup akıyor. Biraz sonra puf diye sönüveriyor. Yine kendime dönüyorum. Sanki bunlar benim bir parçam değilmiş gibi sessiz sessiz gülümsüyorum.
Son birkaç gündür hislerimi, düşüncelerimi daha yakından izlemeye çalışıyorum. Negatif olan ne varsa sarıp sarmalayarak, kucağımda bir bebek gibi onu kollayarak özüne döndürmeye çalışıyorum. Sen, içeride bir yerlerde kök salmış toprağı su dolu koca bir bitkisin diyorum öfkeme. Rengarenk çiçekler açmak üzere, yüzünü güneşe dönen tomurcuklar oluveriyor umutsuzluğum. Hepsini görüyorum, görüyorum ve kabulleniyorum. Nefeslerimi sayarak. Adımlarımı sayarak. Bir yere varmak gibi bir derdim olmadan.
Belki herkes yaşıyordur tüm bunları. Belki ben deliyim. Hiçbiri umrumda değil. Hiçbir şey umrumda değil. Çünkü bir tanecik hayatım var. İnanabiliyor musunuz? Şu bilmem kaç milyar yıllık evrende benim bu bilince sahip olduğum bir tanecik beden, bir tanecik hayat var. Bu hayatı başkalarının neler yaptığına bakarak harcamak istemiyorum. Farkındalığım için kendime teşekkür ediyorum.
Memnuniyet duymak adına birkaç saniyemi ayırıyorum gözlerimi kırpıştırarak yaşların düşmesine izin verdiğim o anda. Yarattığım sahte mutsuzlukla zihnimin beni kandırmasına olanak tanımak istemiyorum. Ele geçirilmek istemiyorum. Benim varoluşum mutsuzlukla kirletilecek bir hüzne sahip değil. Hiç kimseninki değil. Mutsuzsam bunun sebebi benimdir, benim aklımdır. Bazen kafalar karışıyor. Ama toparlayacağım. Çünkü şu anda bulunup bunları dile getirebiliyor olmak, durup kendime bakmak, olanı biteni görmek, yaşamıma tanık olmak; bunların hepsi bana güç veriyor. Ben var olduğum sürece memnuniyetim sürecek. Ben var olduğum sürece huzuru arayıp bulacağım ve orada duracağım. Kırmızı ışıklarda duran arabalar gibi. Devam etmeden önce bir iki nefes soluklanacağım.
Hiçbir şeyin önemi yok başka. Bir tanecik hayatımız var çünkü. Bırakın nasıl yaşamak istiyorsak yaşayalım. Başkalarını gasp etmeden, başkalarına zarar vermeden, içsel tatminin ve huzurun dünyayı sürükleyeceği dinginliği ön görerek. Yaşayarak. Dolu dolu yaşayarak. Duygu akışlarıyla, düşünce akışlarıyla, kendimizi sırt üstü bıraktığımız denize bırakır gibi hayata atlamalıyız (balıklama).